Selçuklu mimarlığının Orta Asya – Horasan mimarlığı ile İran mimarlığının bir sentezi olduğunu, Anadolu’ya geçişten sonra İran ağırlıklı üslûbun devam etmesi yanında erken Bizans ve Ermeni mimarlıklarından yeni bir Türk sentezi yaratıldığını ifade etmeye çalışmıştım. Osmanlı mimarlığı ise, Türk kültürünün Bizans etkili yeni bir sentezi olarak karşımıza çıkıyor. İslâm mimarlık sanatının ‘yüz akı’ olan Osmanlı – Türk mimarlığı, sadece bizlere değil, dünya kültürüne İslâm’ın en büyük ve en önemli eserlerini kazandıran bir mimarlık mirası bırakmıştır.
Osmanlı mimarlığını tarihçilerden farklı olarak, ama yine de tarihi gelişimler paralelinde oluşan mimarlık sanatı açısından dönemlere ayırarak incelemekte yarar vardır:
1/ Erken Osmanlı mimarlığı dönemi (1300-1453). Anadolu beylikleri dönemi mimarlığının devamında Bizans eserleri ile direk temas. Avrupa kıtasına geçişten sonra olgunlaşmaya başlayan Türk – Bizans sentezi.
2/ Klâsik Osmanlı mimarlığı dönemi (1453-1720). İstanbul’un fethi ile başlayan Türk kültür ve mimarlık sanatının doruğa ulaştığı dönem.
3/ Batı etkili Osmanlı mimarlığı dönemi (1720-1890). Batı mimarlık üslûplarının, klâsik Türk mimarlığına uyarlanışı. Tanzimat’tan sonra, Avrupa mimarlık üslûplarının taklit edilmesi.
4/ Ulusal Osmanlı mimarlığı dönemi (1890-1930). Klâsik Osmanlı – Türk mimarlığına dönüş ve yeni bir yorum. |