Gorbaçov iktidarının dördüncü yılı tamamlandığında, Sovyetler Birliği'nin siyasal yapısında çözülmeler başlamış bulunuyordu. Bu çözülmeler, 1991 yılı sonunda dağılmaya varacaktır.
Gorbaçov, bütün siyasal, ekonomik ve askeri politikasını, Amerika ile rekabet çerçevesi içine soktu. Bu rekabette, en azından "eşitliğe" erişmek istiyordu. Lakin bunu yaparken, bunun "Blok" içindeki yansımalarını yeteri dikkatle gözönüne almamış görünüyor. Bu ise, Gorbaçov'u bir çelişkiye düşürdü: Sovyetler Birliği'ne yeni bir güç ve dinamizm vermek isterken, aksine, Sovyet sisteminin, hem içerdeki ve hem de dünya kuvvet dengesindeki bütün "zaaflarını" açığa vurdu.
Bundan, sadece Amerika ve Batı yararlanmakla kalmadı. Sosyalist "uydular" ve "Birlik" içindeki "milletler"de, Moskova etrafında kalıplaşmış görünen yapının, ne kadar "sallantılı" olduğunu görmekte gecikmediler.
Mamafih, Sovyetler Birliği'nin "1989 İhtilalleri" ile çözülüp dağılmasını, Gorbaçov'un bu paradoksal veya çelişkili politikasına bağlasak bile, 1975 Helsinki Nihai Senedi denen olayın, Sovyet uyduları üzerindeki etkilerini de, modern çağın bir "fenomeni" olarak, daima gözönünde tutmak gerekir. Hatta, "1975 olayı"nın, Gorbaçov'un fikir sisteminde bir "temel faktör" olduğu da düşünülebilir.
Onuncu Bölüm'de de belirttiğimiz gibi, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Moskova'nın hegemonyasına karşı ilk baş kaldıran Sovyet uyduları, 1953 de Çekoslovakya ve Doğu Almanya, 1956'da da Macaristan ve Palonya olmuştu. Sovyetler Birliği'nin dağılması sürecinde de yine bu devletler ön planda olmuşlardır. Bu sebeple, dağılma sürecini de bu ülkelerden başlatacağız. Yalnız şunu da belirtelim ki, bu ülkeler ve diğerleri, hemen bütün uydular, Moskova'dan koparak bağımsızlıklarını kazanmak için; önce kendilerini komünist partilerinin kontrolünden kurtarma yoluna gitmişlerdir.